İyilik, ruhtaki sevginin harekete dökülmüş hali. İnsanlığın tarihi kadar eski sayılan bu sözcük empati, erdem, nezaket ve cesaret kavramlarını içinde barındırıyor. “İyilik yapmak için neden cesaret gereksin ki?” diye düşünebilirsiniz. İnanın bana iyilikle var olmak için cesur yürekler gerekli. Doğamız gereği bencil iç güdülere sahip olsak da insanı insan yapan kendi menfaatlerini gözetmeksizin iyiliğe attığı cesur adımlarıdır.
Başlangıçta önce ben diyerek iyiliğe yönelsek de nihayetinde sadece alana değil verene de mutluluktan pay düşüyor. Biyolojik açıdan iyilik yaptığımız anlarda beynimiz yemek yemenin ve dinlenmenin gerçekleştiği anlardaki gibi uyarıldığından zevk ve ödül merkezi harekete geçiyor. İyilik alışkanlık haline geldikçe beynimiz ve bedenimiz uyumlanıyor, olumlu duygular yaşam buluyor. Kemal Sayar’ın da dediği gibi kalpten çıkıp da paylaşıldığında, insana misliyle geri dönmemiş bir iyilik yoktur. Uzun vadeli de olsa hiç tanımadığınız birinden de olsa o sevgi geri döner ve sahibini bulur. Tıpkı zamanın birinde İstanbul’da kahvecilik yapan birine olduğu gibi. Her dinden ve milletten insanlarla dolup taşan kahvecinin dükkanına bir gün yeniçerilerden kabadayılığa meraklı olan bir tanesi gelmiş, kılık kıyafetinden Rum olduğunu anladığı kişiye bakarak "Herkese benden kahve, bu Rum'a verme!" demiş. Kahveci herkese kahvelerini dağıttıktan sonra iki fincan kahveyle Rum’un yanına oturmuş. Yeniçeri hiddetlenecek gibi olunca da “Bu kahveler senden değil benden” demiş. Aradan 40 yıl geçmiş Sisam Adası’nda Rumlar isyan çıkartmış. Kahveci de isyanı bastırmaya giden askerlerdenmiş fakat esir düşmüş. O zamanlar Rumlar esirleri köle pazarında sattıkları için kahveci de köle pazarına çıkartılmış. Çaresizce beklerken gelen bir Rum tarafından satın alınmış. Kahveciyi peşi sıra ıssız bir sokağa getiren Rum ona dönüp "Beni tanıdın mı? Ben o yeniçeriye rağmen kahve ikram ettiğin kişiyim. Sen unutmuş olabilirsin ama kırk yıl geçse de ben o kahveyi unutmam. Şimdi özgürsün, yolun açık olsun!" demiş.
İşte bu hikayeden gelen günlük hayatta da sıklıkla kullandığımız “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır” sözü aslında iyilik yolunda kalpleri derinden sarsan cesaret adımlarıdır. Herkese ve her şeye rağmen özellikle de bencillik duvarlarını aşarak yapılan cesur iyilikler sayesinde dünya kötülükten arınmış, cennetvari bir yer olma umuduyla dönmeye devam ediyor. Peki ya sizin iyiliği domino taşları misali tüm dünyada insandan insana yaymaya cesaretiniz var mı?
Comments